İnsan ilişkilerinin iyileştirici gücü bize hangi imkanları sunuyor? İlişkilerin yıpranmasına ve yalnızlığın böylesine artmasına ne sebep oldu? İnsanlara vakit ayırıyor muyuz? Hizmet etmenin bizi bir araya getiren gücünü anlayıp iyi yüreklilikle başkalarını arıyor muyuz? Yalnızlığın utancıyla nasıl baş edebiliriz ve hepimizin aynı şekilde savunmasız olduğunu nasıl kabullenebiliriz? Nasıl daha güçlü, daha dayanıklı ve şefkatli bağlar kurabiliriz? Hayatlarımızı korkunun değil, sevginin yönlendirmesini nasıl sağlayabiliriz?

İnsan ilişkilerinin iyileştirici gücü her dönemde kıymetini gösteriyor. Pandemiyle birlikte kapalı ve yalnız kaldığımız evlerimizde, bir kere daha başkası olmadan hayatın anlamını kaybettiğini gördük. İnsan her ne kadar yalnız yaşamayı öğrenmeliyse de aynı zamanda başkalarıyla ortak bir paydada, ortak bir anlam dairesinde buluşabilmeyi de öğrenmeli. Kronik Kitap tarafından yayınlanan Birlikte adlı kitap, 2014-2017 yılları arasında ABD Sağlık Bakanı olarak görev yapmış Dr. Vivek Murthy’e ait. Kitabın dilimize kazandırılmasına önayak olan Doğan Cüceloğlu şunları söylüyor: “Dr. Murthy 2014-2017 arasında ABD Sağlık Bakanı olarak görev yapmış, bu süre içinde Amerika’daki sağlık sorunlarının temelinde yalnızlık olduğunu görmüştür. Toplum modernleştikçe yalnızlığın bireyin hayatına nasıl yavaş yavaş sinsice girdiğini ve hem bedensel hem de ruhsal hastalıkların nasıl oluştuğunu anlatmaktadır. Kitap insan hayatında ilişkinin önemi üzerinde duruyor ve yaşamın ilişki yönü gözden kaçırılırsa nasıl bir sonuç beklendiğini gözler önüne seriyor. İngilizcesini okudum ve Kronik Kitap’tan Türkçeye çevirmelerini rica ettim. Özellikle gençlerin, anne babaların, öğretmenlerin ve sağlık yöneticilerinin okumasını isterim.”

Yalnızlığı bir halk sağlığı sorunu olarak ele aldığı çığır açan kitabında Dr. Vivek Murthy genç-yaşlı, kadın-erkek pek çok kişiyle bir araya geldikten sonra yalnızlığın yaşam süresini kısaltmaya olan etkisinin, günde on beş sigara içmenin yarattığı riske eşit; obezite, aşırı alkol tüketimi ve egzer­siz yapmamakla ilişkilendirilen riskten ise daha yüksek olduğunu öne sürüyor. Hayatın içinden güçlü hikâyeler ve özgün önerilerle, modern toplumun bu illetini yenmek için neler yapabileceğimizi aktarıyor.

İşte kitaptan son derece önemli cümleler:

– Etrafını doğru yolda ilerleyen insanlarla donat. İhtiyacın olan sevgiyi orada bulacaksın. Çünkü etrafını olumsuz şeyler yapan insanlarla doldurursan sevgi görürsün ama kurmaca, sahte bir sevgi olur bu. Geçicidir.

– Yalnızlığın öldürme potansiyeli olsa da bağ kurmanın iyileştirme potansiyeli daha yüksektir.

– İlk yalnızlık hissinde ortaya çıkan anksiyete bizi “kendi insanlarımızı” bulmaya yönlendirir. Eve, annemize gideriz. Ya da eşimize sarılırız.

– Norveç gibi bireyci geleneklere sahip bir ülkedeki yaşlılar tek başlarına yaşama alışık olabilir ama Japonya’da ya da İsrail’de yalnız bırakılan yaşlılar yalnızlıklarını genellikle anormal bir durum olarak görüyorlar.

– Dijital iletişim hattı bize hiç tükenmeyecekmiş gibi gözüken bir kaynak sunuyor. Sola kaydır. Sağa kaydır. Hem de tekrar tekrar. Sanal tedarik zinciri bir dahaki sefere oturum açtığımızda bize daha iyi ve güzel alternatifler sunacağını vaat ettiğinde seçimlerimizle ilgili kararlılığımız hızla yok olabiliyor.

– Erkek çocukları onları duygusal açıdan savunmasız bırakan bir “sertlik” kalıbına uymaya zorluyoruz.

– Yalnızlığa tarih ve biyoloji merceğinden bakan John ve ekibi, insanların sosyal bağ kurmaya duyduğu ihtiyacın, basit bir duygu ya da hayatı kolaylaştıran bir şeyden ibaret değil; insanoğlunun binlerce senelik evriminin içine kök salmış biyolojik ve sosyal bir zorunluluk olduğunu gördüler. John’a göre yalnızlık bu ihtiyacın karşılanması amacıyla evrim geçirmiş bir uyarı işaretiydi.

– “Herhangi bir sosyal olmayan düşünceyle işimizi bitirir bitirmez, sosyal düşünce ağı bir refleks gibi, neredeyse anında geri geliyor,” demişti Scientific American’a yaptığı açıklamada. Bir başka deyişle: “Evrim, beynimizin boş kaldığı her an yapabileceği en iyi şeyin dünyayı sosyal açıdan görmeye hazırlanmak olduğuna dair bir bahis oynamış… Bizler sosyal varlıklar olmak üzere tasarlanmışız.”

– Evde olmak kabul görmektir. Olduğunuz gibi sevilmektir. Sizi gerçekten önemseyen kişilerle ortak bir zemini, ilgi alanlarını, ortak hedef ve değerleri paylaşmaktır.

– İyi bir davranış, tuğlaları bir arada tutan harç gibidir.

– İlk eylem iyi yüreklilikle yapılmış bir eylem gibi algılandığında sosyal mütekabiliyet normu minnettarlık ve karşılıklı saygıyı canlandırarak işbirliğini teşvik ediyor ve insanlar arasındaki güven duygusunu ve bağları güçlendiriyor.

– John Cacioppo yalniz olduğumuzda tehdit algımızın değiştiğini, insanları kendimizden uzaklaştırdığımızı ve sorunsuz sosyal durumlarda bile risk ve tehdit algılamaya başladığımızı ortaya çıkarmıştır. John’un yakın bir araştırma ortağı olan ve vefatının ardından onun Chicago Üniversitesi’ndeki yalnızlık araştırmasını sürdürme ve genişletme rolünü üstlenen nörolog eşi Dr. Stephanie Cacioppo, yalnız beyinlerin sosyal tehditleri yalnız olmayanlara kıyasla iki kat daha hızlı bir şekilde fark ettiğini ortaya çıkarmıştır.

– Neredeyse dünyadaki bütün kültürlerin hırslı ve iddialı olmayı erkeklere, hassas ve sevgi dolu olmayı ise kadınlara atfedilen kişilik özellikleri olarak tanımladıklarını söylüyor. Bu kültürlerin pek çoğu bu kadınsı stereotipleri de zayıflık ve güçsüzlük olarak görüyor.

– Steve bana güvenliğin artması ve düzenli yiyecek temini gibi pratik nedenler dışında, bağ kurmanın vücudun stres tepkisini azalttığını ve faydasının da bundan kaynaklandığını anlattı. Başkalarına yardım etmek gibi olumlu sosyal davranışlar insanların kaygılarını ve tehdit altında olma hislerini azaltıyor ve kendilerini daha güvende hissetmelerini sağlıyordu. Dahası Steve bu stresi azaltan bağ kurma durumunun bizim normal hâlimiz olduğunu söyledi. Biyolojimiz gereği birlikteyken kendimizi daha iyi hissetmekle kalmıyor, aynı zamanda normal de hissediyorduk.

– “Duygusal mutabakat aramak üzere evrimleştik,” dedi Bill. Bu mutabakatı kayıt altına almak ve beslemek için de hikâyeler oluştu, “başkaları da bizim duygusal tepkimizi paylaşabilsin diye.”

– İngiliz evrim psikoloğu Robin Dunbar insanların farklı türden arkadaşlıklara ihtiyacının dikkat çekecek ölçüde tutarlı olduğunu keşfetmiştir. Kendinizi sosyal dünyanızın merkezine koyarsanız, arkadaşlığı da bir hedef tahtasının ortasındaki noktanın etrafındaki iç, orta ve dış halkalardan oluşan bir dizi halka şeklinde düşünebilirsiniz. Dunbar bana insanların avcı-toplayıcı oldukları zamanlardan beri bu şekilde farklı arkadaşlık seviyeleri oluşturduklarını anlattı.

– Ne yazık ki çoğu kişi arkadaşlığı ticari ilişkilerle karıştırır, arkadaşlarını sosyal ya da profesyonel statü veya maddi yardım kaynakları olarak görür. Vassar College’da arkadaşlık edebiyatı üstüne bir ders veren Dr. Ronald Sharp 2016 tarihli bir röportajında, bu kafa karışıklığının ne kadar üzücü olduğundan söz ediyordu. Arkadaşlığı, “birinin sizin için ne yapabileceği değil, birbirinizin yanındayken ikinizin kim ve ne olduğunuzdur,” diye tanımlamıştı. “Hiçbir şey yapmadan birlikte vakit geçirme, bir bakıma artık yitirilmiş bir sanata dönüşmüştür.”

– Yalnızlık insanın hayatında acı veren bir boşluk bıraktığında, acıyı uyuşturmak için başvurulan sağlıksız davranışlar şiddet, uyuşturucu ve alkolden ibaret değildir. Yemek, seks ve hatta çalışmak bile bu boşluğu maskelemek için kullanılabilir. Bu geçici tedbirler çoğu zaman yalnızlıkla, bazen de göremediğimiz şekillerde birbirleriyle bağlantılıdır. Hepsi de bize zarar verebilir.

İnsan ilişkilerinin iyileştirici gücü hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.

En sevdiğiniz insana bir tamamlayıcı sağlık sigortası hediye ederek, sağlığını güvence altına almasını sağlayabilirsiniz. Hemen teklif almak için tıklayınız.