Geliştiren anne-baba olmak, bir çocuk için hayati öneme sahip. Özellikle son yıllarda artan mükemmel ebeveynlik salgını yerine, yeterli ebeveynliğin savunulması gerekiyor. Çünkü esasında toplumlarla yeterli ebeveynliğin ne olduğu bile tam olarak bilinmiyor. Bir çocuğun her şeyine karışmak başka, onu yönlendirmek ise daha başka bir şey. Doğru iletişim yetişkinler arasında bile yeterince kurulamazken, yetişkinlerin kendi çocuklarıyla kurduğu iletişim de birçok sorunu barındırıyor. Çocuklar hala korku unsurlarıyla yetiştiriyorlar. Yemek yerken “bak şimdi komşu geliyor!”, yolda yürürken “uslu dur yoksa iğneciye götürürüm”, okulda sınav dönemi geldiğinde “iyi karne getirmezsen seni çırak diye işe veririm” gibi akıl almaz tehditlerle çocuklar ürkerek büyüyorlar. Oysa anne-baba olmanın bu tip durumlardan farklı olarak bin bir sorunu daha var.
Doya doya yaşanmamış bir çocukluk, topluma sorunlu insanlar hazırlıyor. Burada doya doya denmesinden kasıt elbette maddi imkanları öncelemiyor. Önce manevi imkanlar, manevi gelişimler, doğru bir yetişme modeli. Burada ilk görev annelerin ve babaların. Okul, daha sonraki etken. Bir çocuk önce ailesiyle, eviyle ve yakın çevresiyle (sokak, mahalle, akraba) gelişir. Büyük şehirlerde artık akrabaların birbirine yakın oturmadığı ve sokakta oyun oynamanın neredeyse imkansız hale geldiği göz önünde bulundurulursa, iş evde bitiyor. Anne ve baba, evdeki ve işteki sorumluluklarını mazeret edinerek çocuklarını arka plana atmamalı. Bu, gözlenen en büyük problem. Yorgunluk, stres, maddi kaygılar elbette insan yaşamını çok olumsuz etkiliyor. Ancak bir çocuk, bu dertleri bilmek zorunda değil. Belki yaşıyor, hissediyor ama dünyaya farklı bir yerden bakmak istiyor. İlgi, sevgi, anlayış ve şefkat arıyor. Bu arayışı çocukluğunda bir karşılık bulamayınca, sancılarını geleceğe taşıyor. Ömrü boyunca ilgi, sevgi, anlayış ve şefkat arayan bir insan, ne kadar sağlıklı iletişim kurabilir ve kendinden, hayatından ne kadar memnun olabilir?
Doğan Cüceloğlu, Geliştiren Anne–Baba adlı kitabında çocukların ilk ve en güçlü tanıklarının anneleriyle babaları olduğunu vurguluyor ve çok kritik önerilerde bulunuyor. Cüceloğlu’nun kitabından birkaç alıntıyı derlediğimiz bu yazının, anne ve babalara yol göstermesini, bilhassa onların geliştiren anne-baba olmasını sağlamasını diliyoruz.
– Şunu bilmenizi istiyorum: Kendinizi geliştirmezseniz çocuğunuzu da geliştiremezsiniz. Önceliğiniz kendinizi keşfetme ve geliştirme olmalıdır. Çocuğunuzun hayatındaki en güçlü rol model, en güçlü tanıksınız. Güçlü bir tanık olarak siz çocuğunuza inanırsanız çocuğunuz kendisine inanır, çocuğunuz kendisine inanırsa zaman içinde herkes çocuğunuza inanır.
– Çocukluğumuzu hatırlayıp bizim için nelerin önemli, nelerin önemsiz olduğunu düşünelim. Aklımızda neler kalmış bir bakalım; alınmayan oyuncaklar, hediyeler mi yoksa söylenmemiş duygular mı?
– Çocukken dövülen, azarlanan ve utandırılan çocukların büyüyünce asık suratlı, bıkkın, ve öfkeli yetişkinler olacağından şüpheniz olmasın.
– Hayatınızın herhangi bir noktasında değişmeye ve gelişmeye başlayabilirsiniz; yeter ki zaman ve emek vermeye hazır olun.
– Kültürel kalıp içinde çocuk yetiştiren anne-baba çocuğa kötülük yaptığını bilmez, bilemez. Çünkü kültürel kalıp içinde çocuğun halinden anlama gibi bir değer yoktur. Korku-kaygı kültürünün tek değeri “güç” tür: Ne kadar güçlüysen o kadar değerlisindir! Bu kişiler çevrelerinden ne görmüşlerse hiç sorgulamadan onu yaparlar.
– Acı gerçek şudur ki, aile genellikle hayallerin öldürüldüğü yerdir.
– Çocuğunuza, sen orta parmaksın, diğerlerinden daha uzun boylu, diğerlerinden daha değerlisin der, bu şekilde değer verirseniz çocuk bencil, kendini beğenmiş biri olarak yetişir. Ama çocuğunuzda ister serçe parmak, ister baş parmak, ister orta parmak ol, ekibin bir parçasısın, senin yerin doldurulamaz duygusunu yaratırsanız, çocuk hem kendini değerli hisseder hem de biz bilinci içinde yaşamın bir ekip işi olduğunu anlamış biri olarak yetişir.
– Bugün dünya üzerinde güçlü ya da etkili mevkilerde bulunanlar, yetiştirildikleri aileye bağlı olarak, ellerindeki gücü ya “ben” ya da “biz” bilinci içinde kullanmaktadır. Ben bilinci içinde güçlerini kullananlar sorun yaratır, biz bilincinde olanlar sorun çözer. Dünyamızın sorun çözen insanlara ihtiyacı var. Yani anne-baba sadece sağlıklı çocuk yetiştirmek için emek vermemekte, dünyanın daha anlamlı ve barışçıl bir geleceğine de hizmet etmiş olmaktadır.
– Dünyanın en iyi doktoru olabilirsiniz, ama bu bilginizi Nazi Almanyasında olduğu gibi insanları gaz odalarında en etkili biçimde öldürmek için de kullanabilirsiniz, Albert Schweitzer gibi Afrika’da hastane açıp fakir tedavi etmek için de.
– Geleneksel toplumlarda “ait olma” baskındır, “birey olma” istenmez ve önemsenmez. Ne var ki, birey olması kösteklenip engellenen insanlarda zamanla “benim gücüm yok, ben yapamam” duygusu gelişir. Öğrenilmiş çaresizlik olarak da isimlendirilen bu tutum kişinin kendi etki alanında yapabileceği şeyleri yapmamasına ve sorunların çözümünü hep başkalarından beklemesine yol açar.
– Anne-baba çocuğuna inanırsa , çocuk kendine inanır. Çocuk kendine inanırsa , zamanla herkes ona inanır.
– Kendini terbiye edemeyen, çocuğunu terbiye edemez.
– Hata yapmayan insan gelişmek için risk almamış insandır; hata yapmayan insanın hayatı aslında yaşanmamış bir hayattır.
Evinizde huzur içinde yaşamak ve olası sorunları göz önünde bulundurarak bir güvence sağlamak mı istiyorsunuz? Hemen e-sigortam.com’u ziyaret edip bütçenize en uygun konut sigortası için teklif alabilirsiniz.