Sakin bir hayat yaşamak her geçen gün daha da önem kazanıyor. Şehirlerin kalabalıklaşması ve tabiatla aramıza giren mesafe, sakin bir yaşam için büyük çaba göstermemizi gerektiriyor. Sakinlikten uzak bir yaşam hem vücudumuzda hem de ruhumuzda çok belirginlik sıkıntıların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bilim insanları stresin insan vücudunda açtığı yaralara dikkat çekerken, psikoloji alanında çalışanlar da stresin ruh sağlığı konusunda ne tür sıkıntılar doğurduğu üzerine çalışmalarını hızla artırıyor.

Pandemi sebebiyle insanlar uzun süredir evlerinde. İşe gidip gelmeler başlasa bile birçok şirket evden çalışmayı daha uygun buluyor. Bu durumda özellikle çocuklu ailelerde belirgin problemler gözlenebiliyor. Evin içindeki sürekli gürültü ve yapılacak işler üzerinden konsantrasyon kurulamaması, iş yükünü daha da artırıyor. İnsanların sadece ev içinde değil ofislerde de sakinliğe, sessizliğe ihtiyaç duyduğu düşünülürse problemin ne kadar büyük olduğu da ortaya çıkıyor. Bu sebeple sağlık sigortalarına verilen önemin yükselmesi sevindirici bir gelişme.

Felsefeci Wilhelm Schmid, Sakin Olmak adlı kitabında insanların nasıl daha sakin bir yaşam sürebilecekleri üzerine düşünüyor. Bunun için ortaya koyduğu maddeler ise şöyle:

1. Yaşamın mevsimleri üzerine düşünceler: Zaman, yüksek tempoda yaşanılan bir hayat içinde anlamını yitiriyor. Böylece mevsimler değer kaybediyor. Sonbaharın, kışın, ilkbaharın ve yazın, yani tüm mevsimlerin farklı tatları, zevkleri var. Elbette zorlukları da var. Ama tüm bunların üzerine düşünmek insana sakinlik katıyor, kurulacak yeni hayallere kapı aralıyor.

2. Yaşlılığın ve yaşlanmanın hususiyetlerine anlayış göstermek: Yaşlanmak, kaçınılmaz bir durum. İnsanlar her ne kadar doğum günü partisi yapmaktan hoşlansalar da yaşlanmaktan hoşlanmıyorlar. Halbuki alınan her yaş, yeni tecrübeler kazanıldığını da hissettirmeli. Yaşlanmak doğal olduğu kadar kıymetli de. Çünkü bütün insanlar, kendilerinden daha çok yaşamış kimselerin bilgilerine muhtaç.

3. Yaşamı kolaylaştıran alışkanlıklar: Sadece kendi yaşamımızı değil, başkalarının yaşamını da kolaylaştırmak için çabalamak bize büyük bir yaşama zevki verebilir. Bunu sakin olmadan, etrafa sakince bakmadan yapamayız. Örneğin, yaşlı bir komşumuzun market ihtiyacını bir sabah biz karşılayabiliriz. Karşılıklı memnuniyet, ruhtaki belirgin bir sakinlik sağlayacaktır.

4. Hazların ve mutluluğun tadına varmak: Yaşamdan aldığımız hazlar ve mutlu olduğumuz anlar üzerine çoğu zaman düşünmüyoruz. Böylece mutluluğun gelip geçici yönü kuvvetleniyor. Oysa haz aldığımız şeylerin üzerinden düşünmeli, mutlu olduğumuz anları derinleştirmeliyiz. Balık tutmak ne kadar haz vericiyse, sevdiğimiz bir arkadaşımızla kaliteli vakit geçirmek de o kadar mutluluk verici.

5. Ağrılarla ve mutsuzlukla baş etmek: Başımız ağrıdığında bütün keyfimiz kaçar. Sadece kendimizi değil etrafımızı da yıpratırız. Oysa bazı ağrılar hemen gelip geçicidir. Güzel bir uyku birçok ağrıya karşı panzehirdir. Ağrılı ve stresli anlarımızda meseleyi çevreye yaymadan kendi içimizde yumuşatmalı ve olanı biteni daha sakin görmeliyiz.

6. Yakınlık hissetmek için temas: Sarılmanın, tokalaşmanın, yüz yüze görüşmenin önemi pandemiyle birlikte bir kez daha ortaya çıktı. Birini tebrik ederken omzuna dokunmak, bir çocuğa sevgi gösterirken yanağına öpücük kondurmak, bir ihtiyarın elini öpmek sevgiye dairdir. Tüm bunları yeniden düşünmeliyiz.

7. Bir ağa bağlı kalmak için, sevgi ve arkadaşlık: Şehirler kalabalıklaşsa da gittikçe tek başına kalıyoruz. Ortak duygulara ve düşüncelere sahip olduğumuz kimselerle dostluk kurmakta zorlanıyoruz. Elimizdeki dostlukların kıymetini ise hiç bilmiyoruz. Daha sakin bir hayat için, arkadaşlıklarımızı yeniden gözden geçirmeli ve merkeze sevgiyi almalıyız.

8. Şen ve sakin olmak için kendini dinlemek: Kendimize sormamız gereken sorular var: Hayata dair bir anlam yakaladım mı? Mutlu olduğum şeylerle ne kadar ilgileniyorum? Ruhumuza iyi gelecek bir meşgalem var mı? En çok nelerden hoşlanıyorum ve neleri sevmiyorum? Tüm bu cevaplar, sakinliğe giden yolları aydınlatacak.

9. Onunla beraber yaşayabilmek için, ölümle ilişki kurmak: Ölümün korkutucu dünyasından kaçmak için felsefeyle ilgilenmek şart mı? Elbette değil. Fakat sonluluk düşüncesi üzerine bir şeyler okusak ve dinlesek hiç fena olmaz. Ansızın gelen ve bir daha geri dönüş imkanı sunmayan ölüm, insana şu an yaşadığı hayatın kıymetini bilmesi için de büyük bir imkan.

10. Ölümden sonra olası bir yaşama dair düşünceler: Bütün inanışlarda, bu dünyada iyi bir kimse olanı ölümden sonra da iyi bir son beklediği söylenir. Demek ki kalbimizle ve vicdanımızla olan ilişkimizi gözden geçirmemiz gerekiyor.

Sakin olmak için kılavuz niteliğinde bir öğüdü var Schmid’in, onunla bitirelim: “Varoluşun en yüksek mahkemesi, yaşama kendi verdiğiniz anlamdır, insan ancak kendisi önünde verir hayatının hesabını.”